Muhammed Abul Asad, Bangladeş’te entelektüel birikime ve İslami duyarlılığa sahip donanımlı bir gazeteci. Gazeteci kimliğinin yanı sıra araştırmacı bir kişiliği var. Hem dünya Müslümanlarının tarihiyle ilgili hem de güncel konulara dair siyasi-politik değerlendirme konulu kitaplar yazıyor. İşte onunla yaptığımız söyleşiden bazı kesitler.
Bize biraz Şangram’dan bahseder misiniz, öncelikle ismi ne anlama geliyor ve gazetenin misyonu nedir?
Şangram Bengalcede ‘cihat’ anlamına gelen bir kelime. Dini yüceltme gayretinin medya alanındaki karşılığı olarak bu ismi koyduk. İslami bir yayın organıyız biz. Müslümanların meselelerini İslami bir bakış açısıyla ele alıyor, problemlere çözüm arıyoruz. Toplumun sorunlarına alternatif çözüm yolları geliştiriyoruz. Kısacası bu ülkede Müslümanların sesi olmaya çalışıyoruz.
 Gazetenizin tirajı kaç acaba? 
Günde 25 bin basılıyor.
Az değil mi bu rakam?
En çok satan gazetenin 90 bin olduğu bir ülkede, hiç de azımsanacak bir rakam değil bu.
Bangladeş’te kaç çeşit gazete var ve bunlardan kaçı İslami acaba?
 300 çeşit gazete var Bangladeş’te. Şangram’la birlikte İslami bir duyarlılıkla çıkartılan gazete sayısı ise üç. Diğerleri İnkılâb ve Noadiganto gazeteleri.
Türkiye ve Anadolu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye denilince Osmanlı geliyor aklımıza ve o dönemleri mumla arıyoruz. Osmanlının etkisi çok büyüktü bu bölgede. Hatta öyle ki Müslüman Moğol Hanedanının sultanlarını dahi Osmanlı tayin ederdi.
Osmanlı hılafeti kaldırılınca buradaki etkisi nasıl oldu?
Hılafet kalkınca en çok buralar etkilendi. Halk sokaklara döküldü, gösteriler yapıldı. İngilizlerle çatışmalar yaşandı ve ölümler oldu. Pek çok insan zindanlara atıldı. Sahipsiz kalmış gibiydik adeta. Bizim haklarımızı İngilizlere karşı başka kim koruyabilirdi. Osmanlının adaletiyle biz de itibar kazandık. Hılafetin kalkması demek, bizim başsız kalmamız ve izzetimizin ortadan kalkması demekti.
Bangladeş’in bu kadar fakir kalmasında bunun etkisi olabilir mi?
Elbette etkisi var. Gemicilikte çok ilerlemiştik. Osmanlı gemileri de bir zamanlar bu bölgede yapılıyordu. Çok zengindik, madenlerimiz vardı. Ne zaman ki İngilizler geldi ve iki asra yakın bu ülkeyi sömürdü. Zenginliğimiz % 6’ya düştü.
Farklı bir konu olacak; ama yanlış hatırlamıyorsam, Irak Kuveyt’i işgal ettiğinde en güçlü İslami teşkilat olan Cemaat-i İslami, Irak’ın dolayısıyla Amerika’nın yanında yer almıştı, bunu nasıl değerlendirmek lazım?
Evet, doğrudur. Irak Kuveyt’e girdiğinde Cemaat-i İslami Kuveyt’in safında yer aldı. Bu stratejik bir hataydı. Halk buna duyduğu tepkiyi sandıkta gösterdi ve 1991’de yapılan seçimlerde Cemaat-i İslami % 30 oy kaybına uğradı. Amerika’yı destekledikleri için değil, Irak’ın işgaline karşı çıktıkları için böyle davranmışlardı; ancak halka kendilerini anlatamadılar.
Bangladeş’te parti kapatma gibi olaylar yaşanıyor mu?
Irak olayıyla bağlantılı bu gündeme gelmişti. Solcu-seküler bazı gruplar Cemaat-i İslami’yi bu gerekçeyle kapatmak istediler. Ancak yine bu halk onları sahiplendi.
Yazdıklarınızdan dolayı ceza alıyor musunuz ya da şöyle soralım fikir özgürlüğü hangi seviyede acaba?
Bangladeş’te evet fikir özgürlüğü var. Ancak bu iktidar partilerinin anlayışından kaynaklanmıyor. Hükümet halktan çekindiği için ceza veremiyor.
Müslümanların meseleleriyle yakından ilgilendiğinizi söylediniz, Arakan’daki Müslümanlara yapılan zulümler konusunda ve ülkenizde çok zor şartlar altında kamplarda yaşayan mülteciler hakkında neler yapabiliyorsunuz?
Kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntıları elbette dile getiriyoruz. Gerek Arakan’daki durumu, gerekse kamplardaki sorunlara kafa yoruyor, buların çözümü için yazılar yazıyoruz. Hatta bundan dolayı solcu kesim tarafından Taliban olmakla suçlanıyoruz.
Burada solcu olmak ne anlama geliyor?
Öncelikle Hindu taraftarı olmaktır solculuk. Solun çok çeşidi var bizde.Bazıları ABD ve batıyı seviyor, bazıları ise Rusya’yı.
Biraz da isterseniz gazeteden, kitaba geçelim. Biliyoruz ki sizin editörlük ve köşe yazarlığınızın dışında kitaplarınız da var. Hangi alanda ne tür kitaplar yazıyorsunuz?
Dizi kitaplarım var Simon (saymon) adı altında bunları yayımladım. Bu dizi daha çok tarihi ve politik alanlarda yazdığım kitaplar. Bu serinin 45-47. kitaplarında Türkiye’den bahsediyorum. 8 kitapta Amerikan tarihinden, 5 kitapta ise ikiz kuleler hakkında yaptığım araştırmaları içeriyor. Bu kitaplarda belki 20 sene sonra ortaya çıkacak birtakım tespitlerde bulundum. Ayrıca Balkanlar, Filistin ve İspanya ve dünya tarihiyle ilgili kitaplar yazıyorum. Kitaplarımın ana çerçevesini azınlık Müslümanları ve onların meseleleri belirliyor.
Muhammed Abu Asad Bey bu söyleşinin ardından, bize bir ayda 10 bin adet satan Rumeli Hisarı kitabını gösteriyor ve Türkiye’yle ilgili bir temennisini bizimle paylaşıyor: “Türkiye’nin Avrupa birliğine girmeye çalışmaktan vazgeçip Asya birliğini kurması lazım. Biz bunu bekliyoruz, bunu hayal ediyoruz. Türkiye’nin liderliğinde kurulacak bu birlik, hem Türkiye için hem de dünya Müslümanları için büyük bir kazanım olacaktır.” Onun bu temennisine yürekten katılıyor ve kendisine teşekkür edip Şangram gazetesinden ayrılıyoruz.