Cemaat-i İslami’nin merkezini ziyaret ediyoruz. Cemaat-i İslami burada İslami hassasiyetleri temsil eden siyasi bir parti olarak çalışmalar yapıyor. 25 Aralık’ta yapılacak seçimlere hazırlanıyorlar. BNP( milliyetçi-muhafazakar parti) ile ittifak yaparak seçimlere girecek. 350 sandalyeli parlamentoda 34 milletvekiliyle temsil edilmeyi hedefliyor.
Burada Genel Başkan Mevlana Nizami, yardımcısı Makbul Hüseyin ve birkaç milletvekiliyle sohbet ediyoruz. Mevlana Nizami, Milli Görüş hareketinden bahsediyor ve Erbakan Hoca’yla olan yakınlığını anlatıyor ve onun liderliğini methediyor. Bütün bu övgüler karşısında bir hakkı teslim etmek boynumuzun borcu oluyor: “Kim ne derse desin, Erbakan Hoca son çeyrek asırda Türkiye’yi İslam dünyasıyla buluşturan ve lider ülke olarak yeni ufuklar kazandıran güçlü bir liderdi.”
Belki kendi ülkelerindeki bir eksiklikten, lidersizlikten dolayı her görüştüğümüz kanaat önderi aynı konuya vurgu yapıyor. Biz de Mevlana Nizami’ye, Bengal milletinin çok çalışkan bir millet olduğunu, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle Bangladeş’in bu fakr-u zaruret halini hak etmediği düşündüğümüzü ifade ediyor ve Erbakan Hoca’nın benzetmesine telmih yaparak haddimizi aşmama hassasiyetiyle çözüme işarette bulunuyoruz. “Sizde un, yağ, şeker var ;ama helva yapacak ustalar lazım. Allah sizin elinizi güçlendirsin ve sizin liderliğinizle bu milleti refaha ulaştırsın.” Onlar da bu görüşümüzü doğruluyor ve duamıza mukabelede bulunuyorlar. Arakanlı mülteci kardeşlerimizin yaşadığı dramı paylaşıyoruz kendileriyle, onlar da meselelere vakıf olduklarını ve çözüm için çaba harcadıklarını kaydediyorlar.
 
Şangram gazetesi editörüyle verimli bir söyleşi
Gazete Editörü Muhammed Abul Asad Bey’le Türkiye ve dünya Müslümanlarının sorunları üzerine çok verimli bir söyleşi yapıyoruz. Asya birliğinden bahsediyor Asad Bey ve Türkiye’nin Avrupa Birliği ile meşgul olmayıp Asya Birliğinin önderliğine soyunması gerektiğini vurguluyor. Bu söyleşinin bütün detaylarını ayrı bir dosya şeklinde paylaşmayı düşünüyorum; ancak onun altını çizdiği bir başka husus da, geçmişte Osmanlı’nın bölge Müslümanları üzerindeki tesirini ifade eden cümlesiydi: “Bir zamanlar buradaki Müslüman Moğol Hanedanının sultanlarını, Osmanlı Sultanları tayin ediyordu.” Bu tespit, hılafetin ilgasının sadece Anadolu Müslümanları için değil, tüm dünya Müslümanları için ne büyük felaketlere yol açtığının da bir göstergesi. İHH İnsani Yardım Vakfının bu yardım organizasyonları, Osmanlı mirasının merhamete bakan boyutunu temsil etmesi ve yaşatması bakımından çok önem arz ediyor. Kim bilir, gün gelir adalet elimiz eskiden olduğu gibi, bugün de tüm dünyadaki mağduriyetlerin ortadan kalkmasına, adil ve özgür bir dünyanın imar ve inşasına vesile olur.
Dakka Üniversitesi Profesörleri ile…
Dakka üniversitesinden profesörleri ziyaret ediyoruz. Mikrobiyoloji bölüm başkanı Prof. Mamudul Hasan, STK Yöneticisi Prof. Md. Abdulkasım, İslam Tarihi Prof. Abdurrahman Birsas ve Mikrobiyoloji Prof. Md. Müzzemmil Hakk ile yaptığımız sohbetin konusu : Türkler ve Türkiye’nin liderliği. Mahmudu-l Hasan daha önce uluslar arası bir konferans için Ankara’ya gelmiş ve Türkiye hakkında çok zengin birikim sahibi. Müthiş lider, diyor Erbakan Hoca için. Said Nursi ve Erdoğan’ı da aynı şekilde niteliyor.
Her birinin gözleri ve gönülleri Türkiye’de.
Beytü-l Mükerreme’de Cuma namazı
Ezan okunduktan yaklaşık 1 saat sonra namazın kılınmaya başlandığı Dakka’da Cuma namazı için Beytü-l Mükerreme’deyiz. WC kültürü bize çok yabancı, bunun değişmesi gerektiğini paylaşmadan edemiyoruz. Abdestler, musluktan akan suyla değil, bir havuzdan alınıyor. Mescidin dış bölümünde çekim yaparken bir uyarıyla karşılaşıyoruz. Tasvir memnu’ diyor bir arkadaş. Kısa bir münazaranın ardından hutbeyi dinlemeye koyuluyoruz. Hutbe ilkin Bengalce, sonra da Arapça okunuyor. Namazın akabinde onlarca dilenci kesiyor yolumuzu. Hepsi kendince bir ağıt yakıp halini arz ediyor. Yaşlı bir amcanın içli ağıdı dağlıyor yüreğimizi. Çocukları kendisini terk ettiği için sokaklarda kimsesiz yaşadığından bahseden bu amcanın sitemi bizi sarsıyor.  
 

Dıganta TV

Dıganta TV Cemaat-i İslami’nin bir kanalı. Bangladeşli Müslümanlar medyanın gücünü ve etkisini kavramış olmalılar ki muazzam teknolojiye sahip bir TV kanalı kurmuşlar. Milyon dolarlık bir yatırım yapılmış buraya. Bangladeş’te gördüğümüz olağanüstü mekanlardan biriydi Dıganta.
Bangladeş’te Türkiye hayranlığı
Bangladeş, çok samimi ve çalışkan insanları içinde barındırıyor. Güler yüzlü, misafirperver ve sevecenler. Türkiye’ye olan hayranlıkları ise bizi çok etkiliyor. Bize Turşko diyorlar ve bizi gerçekten çok seviyorlar. Dünya kupası maçlarında bütün Bengallerin Türkiye’yi tuttuğunu öğreniyoruz. Türkiye’deki gündemden de haberdarlar. Bir lokantada çalışan Muhammed Abir ismindeki delikanlının: “Türkiye’de hâlâ kızlar başörtüleriyle okula alınmıyorlar mı?” sorusunu yönelttiğinde şaşkınlığımızı gizleyemiyor ve mahcubiyetle:”Maalesef evet!” cevabını veriyoruz. Evet, Bengaller, denebilir ki bizi bizden daha çok seviyor ve bizim dertlerimizle hemdert oluyorlar.
Türkiye’ye yönelik bu teveccüh ve itibarın sebebi; Osmanlı’nın adalet ve merhamet elinin buralara kadar ulaşması olsa gerek.