|
Bu insanlar dev midir
Yatak görmemiş gövde midir bir yara açar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında – Yar kubanın olam
Dağlar önüme durmuş Ki dağlanam Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite çakala karşı yarin kapısında 1.
Yedi adam biri bir gün
bir kan gördü gereğini belledi yari asla koynuna Ayırmaz kanı yanından Beyaz haberlerim var kardeşlerim – Bir güzel ince gelin Kabartır göğsünü toz duman içinde gelinliği durur çıkartıp bıraktığı yerde İçerlerden bir taşlı tarladan Kaynayan nehrin gözünde unutmuş gelin alınlığını Avuçları sıcacık yumulu bedenine dayalı Kalın bilekli badem topuklu Seyirtir o ince gelin g r e v l i’lere şifalar götürmek için Beyaz haberlerim var kardeşlerim
– Gölgesiz meydanlara aklı yağmalayanlar arasından yayılırsa karanlık fısıltılar ya da güzel dışlı yapay çiçekleri Muhtemel bir genç kızın Başına atılırsa yedi adamdan biri
Bir gün bir kan göreni Kabukları soyulmuş Taze devrilmiş bir ağaç gibi Çeker çıkarır kendi kadınlarından Fırlar yataklarından tatlı uykudan Çıplak yalın ve güzel adaleli O er alarak Seyirtir danseder gibi – Önce sağlam olmalı arkam O ince gelin Berilir hemen ardında erin 1000 yıl durmadan en atmış bir çınar gibi G i d i y o r dansöz gibi
Yere ve göğe açık avucunda o kan O işlem onda güvercin ve sevap Onlarda en ağrımalı yara Ve yollanıyor o güvercin onlara Güvercin değişiyor gittikçe ondan Güvercin değişiyor vardıkça onlara + ve aman ne uzun sürüyor bir düşman öldürmek + Yedi adam artık bir kan göreni
Varıyor dengede Kuğu gibi sarkıyor onlara akıyor onlara şiirler söylüyor ve mısralarında işlek çelik kümeleri ve kalkıyor her bir ulaşmasında iki yanında sülüs ve vav gibi bir vuruşta öldüren elleri -Karanfil serpercesine Bir kez daha vurdum ya Allah diye açtığım yaralara -Güzelin düşmanı güzel olur
güzelin yari güzel olur O varıyor tüm meydanlara
Kanı okşayarak ve kabartarak Kanı okşa ve kabart
Ve sonra sabah kahvaltısında İçinden geçirmekle varsın sofrana Çocuklarımızın ellerinde büyüyen gagalı şeylerin Tanrının buyruğu ile ortaya çıkarttığı Gürbüz bir yumurta II.
Yedi adam biri bir gün
bir aşk gördü gereğini belledi ölüm girse koynuna Ayırmaz aşkı yanından Beyaz haberlerim oluşuyor kardeşlerim
Daha ne kadar saklanabilirdik seninle:
Yaylalardan nasıl geçtik Çobanlara yetişemedik ama uzaktan zahmetsiz ve hiç kimseye değil gibi konuşan ağızlardan Ne bilge sözler dinledik Sığındığımız Ve içinde saçlarımız göle girmiş gibi ıslanan O dev O kabul eden O izin veren mağaralar Yine açık yine buyur’lu çekildi üstümüzden. – Çalıların Bilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilere Güneşi tez gördük dağlarda
Ormanın ay çiçeği gibi uyanan hayvanlarıyla İlk iş gövdemizin acıktığını anlamak oldu Gittik kokladık ekmeğimizi tarlalarda O gün gezdim seni elllerimle
Söyledin: Geniş vuruyor yüreğin
Ülkeye tez giden ayaklarımla varıyorum
Kanım temizliği seven bir kola atılıyor durmadan Yıkanmış güneşte yeni kurumuş çarşaflar gibi Serin ve ürpertici gövden Yaklaşmaktasın ve / çok yakınıma taşıdığım / güller Sana canı gönülden aşık oldum meleğim Kollarına gümüş bilezikler düşündüm Dostlar buldukça onlara Kalın kaşlarını övdüm Güzeldin
Gövden gerilmiş devinmekteydi Bir tobloda gibi her bakmaya değişen Karanlık anlamlardan arınan yüzünle Hakkı verilmiş Zehirleri alınmış kazanlarda Demirle birlikte çeliğe koşmaktaydın Ve döllenmekteydin mengenelerle kucaklanarak İşçi eğilir bükülür ve doğrulur
Köylü bükülür doğrulur eğilirken İnsan iyi maden kuyumcuda Güzeldin / Gövden
Yeni bir iklim gibi yayılmaktaydı karalara Ağaçlar,kırlardaki hayvanlar kasabadaki insanlarca İşte davetliydin Acıktık bıçaklarına kanımızı gütmekteymişin gibi Gelip acı sözlerin için Bir çekmece koydun yaralarımıza Ve ellerin uçuşan yapraklar gibi
Brden Nasıl yalnız olduğumu anladım Kimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakan Susuyor sessizce
Aşkla ilerliyorum Milletim bileniyorum Devirmeye Devirmeye safrası beynimi üleşen
Elleri karımın üstünde birleşenleri Bundan böyle yekinmeye hevesli yüreğim
/ sanatsever halkımıza duyrulur / Aklım eski izlerde şimdi İz demek Bir geniş Bir kendine dönük bir en ileriye Yol demek Usulca kalkıp gidene: Dur
Ki çevrileceksin Toydun cesurdun
Gençtin atıldıın Bilmezdin atıldın Kabuğu oydun oydun Kabukta kaldın Sis iner örter mermeri
ağacı binayı Sis kalkar kalkmaz
Gürünür mermer Ağaç ve dev Bu adamlar dev midir
Yatak özlemez gövde midir Gül açar boyunlarında Kolkola durup bağırdıklarında Bomba düşmüş gibi deprenir toprak Konuştuklarında – Yar kurbanın olam
dola yaşmağını bileğime Ki düşmanı güzel vuram Çekip mavzerler çıkardılar oyluk etlerinde
Durdular ite çakala karşı yarin kapısında III
Yedi adam biri bir gün
bir yar gördü gereğini belledi yari asla koynuna Ayırmaz yari yanından Alev gerekli kentliye
Bu ısıtma devleri kentte bir an önce inmeli oğlum / bütün gün badem çırptım üzümün tehini armudun çürüğünü ayıkladım uykuya geç vardım yatağın içine elimi daha yeni koydum rahatıma doymadım ama../ ÜMMETİ GÖZETMEM GEREKLİ
Ben seni beyaz haber ustası Olasın DİYE boğmadım – DOĞURDUM Beyaz haberlerim için hazır olun kardeşlerim
Anam su döküyor ellerime
Bedenim hızla kaçıyor Gözlerime toprak atan uykudan Suyu çarptıkça yüzüme ve gözlerim yalnız Yanıyorlar Yemi torbanın dibine gelince beygir
İri saman saplarının arasından İri etli dudaklarına Küçük zor bulunan arpaları topluyor Bir parça daha yükselen
bir parça küçülen Bir parça daha uzak duran yıldız Beygir ve yanında duran semeri Evin gerisinde yığınla odun – badem dalları Ve kuru alıç kökleri Ve ben o zaman bilmezdim halka Ateş gerektiğini Çalışır gün boyu kuru ağaçları devirir Badem çırpar budardım yaban çalıları Gün tepeme değsin öğleye durayım
Gün tepene değsin öğleye durasın
Kökleri hem derinleri hem sığları sarmış Durmaksızın nimet devşiren Ceviz ağacının altında.- Öğleye durmayı Hiç düşündüm mü ağaç neden hayvan değil: Çünkü kan’dır hayvan Damardır ağaç O ceviz ağacının altında
Dallarına ve köklerine Bir öz su damarı gibi bağlanarak Onlar ve ağaçlar Toprak ve kalbinden doyurduğu hayvanlar İşitmişler bakın onlarla Onlar ve yapraklar geniş bir ağızla üfürülüyormuş gibi kımıldamaya başladılar Onlar ve tüfeğimi doğrulttuğum kuşlar
Şimdi öldürme vaktim değil Baaşıma omuzlarıma konun
Dudaklarımdan ve kalbimden dinleyin / İşte bakın ekmek böyle tutulur / Öğleye durarak bağlıyorum bu tepeleri O tepelere Eğlenme doğada – kentte bu gece ışıklar yanmadı
Damlardan Çorba dumanı yükselmemekte Yufka ekmeği Toprak ve ağaç kokulu ellerimle / İşte bakın ekmek böyle tutulur / Şu en artist Ve lokmayı taşıyan parmakların ucunda Pıt pıt bir damar gibi atan Yemin ve billah Sıcak bulgur aşının kalbidir Dedim çünkü kalk
Yoksa sütüm helal olamaz Düşündüm sol kolları kesik insanların
Ne denli mahir olduklarını sağ kollarında Beyaz haberlerim için toplanın kardeşlerim
– Adım Mustafa ve Niyazi ve Abdurrahman
Kafkas yaylalarında çadırlarımın Sürülerimin ocak taşlarımın İzleri vardır / doğup yürümeye başlayınca Çıplak basmıştım toprağa / Yine de ana’vazım duymasam hiç uyanmam
Bedenim öylesine yorgun babam öylesine ölü Ölü gibi kımıldamıyor dedem Sini belli kendi belli değil Ne bir hak torunlarında ne yaşayan bir arzusu Ellerim yumruk dizlerimin arasında(tam üç yüz yıl)
Etim etimin sızısını alsın diye Kalk çünkü sabah yıldızı
Bir mızrak boyu yükseldi + iri ve zeki uçları nemli bir göz gibi + IV
Yedi adam biri bir gün
bir bela gördü gereğini belledi Yalvarsa evleri harap kadınlar ve ağlayan bir kaç çocuk Kamalar salınsa karnına ayrılmaz belalı yanından Haberime kulak asmayıp - Duymadık
Demeyesiniz kardeşlerim Ülkem bugün
Yariyle buluşmuş gizlilerde Tepeden tırnağa yeni yıkanmış Ve örtüler içinde Göz kapakları kale kapıları Gibi örtülü Yassı gözlü kabarık alınlı Kalbine ve beline zengin Düzgün bedenli bol saçlı erkekler gibi Ülkem
Tepeden eteğe yıkanmak için Aşıdan sonra paklanan Ovalara yayılmış kadınlar Evi uçsuz bir yol gibi bekleyen Yavruya verilecek süt gibi En sıcak yerinde bekleten O kadınlar gibi ülkem – Yürürüm bayırlarda
Gücüm ne merkezde tartmak için Kulak verir Dinlerim ağacı Geçerken beton döşeli apartman kaykılı toprakta
Sesim nasıl etkili yoklamak için Durdurur sorarım kentliyi Ne haber böyle : Nereye : Bela üreten elim
Nasıl davranır belalar içinde Sınamak için Uzanır okşarım saçlarını ey yarim Bakarım aşık ve hoyrat ellerime Bir gün sapsarı kesildim
Öyle bir tabiat vardı ki gövdemde İnsanları görmezdim bile yanımdan Bir hava bulutu gibi geçerlerdi İçimden Gidip dağlara Kafa tutmak gelirdi Bir gün ben
İri ve kaslı gövdem Sapsarı kesildim Hali harap bir dev çıktı önüme Gözlerini öyle açtı ki yüzüme ve ağlamış Sonra söyleştik Bu bir nöbet devriydi kardeşlerim
Bizimle aşkta olanların
Eline su döksünler Çadırlarının önüne o küçücük kilimleri sersinler V
Yedi güzel adam
Biri bir gün bir dağ gördü Gereğini belledi. Ki o dağ Ağaçsız ve yalnız Gökle alıp veriyordu. Rüzgarla ürperir gibi olurdu Beygirin derisi nasıl ürperirse boydan boya Dokununca. Yılanla akreple kertenkele Tavşan keklik kurtla Onlarla Hayvanlarla kımıldanırdıı Dağ bu
Serpilmiş atılmış yer kapmış başa kuruluş.Böbürlenmeden iri kendiliğinden koca Dağ bu
Devir. söz gelsin. kervan devri Eteğinde ipek yolu zencefil yolu Kara ve beyaz yolu zenci. Develer İçerek karınlarından tüylerinden geçirerek Dağı yiyerek. söz gelsin. beslenirlerdi Dağ bu
Devir kuş devri Geçerdi kartal İşte o kartal
Renksiz ısıvermeden Ürkmeden ürkütmeden Kendinden geçerek süzülür Dikine batar dikine çıkar Coştumu Vurur kendini dağa – ölürdü parçalanarak Dağ bu
Devir aslan devri Yer yer toplaşarak erkekli dişili Sık sık oynaşarak Devir insan devri
Geçti geçti İnsan geçti Et geçti kan geçti Göz geçti Gelenler Yeni gelen yeniden sonradan gelen Geçti geçti Dağ bu
Yılanla kımıldanırdı Yılanla kımıldanırdı Yedi güzel adamdan biri
Bir gün bir dağ göreni Durdu sevmeden bilmeden devinirken Durdu durdu seyreyledi Sordu :
dağ nicesin günde mi gecede misin geçmişte şimdide yoksa gelecek bir düşte misiin Dağ serpildi
Atıldı yeniden yer tuttu İlk kez yılanla kıpırdanmadı Gözü görür görmez
Dağa göçtü güzel adam Eteğinden yukarıya üç gün Yürüdü.Bir yılda dolandı Çevresini.Eğlenerek kayalarda geceleri Yürüdü günde ve bir kuş gibi Görerek de Durmadan dolandı dağın çevresini
Artık dağ yılanla kımmıldamadı Kımıldardı onunla Hırçındı adam hep hırsla
Yaralıymışca inlerdi Yüzü durgun gözler duru berrak Hırslanırdı ayağıyla – avuçlarından ter akar Omuzlarını burardı Ola ki anlatsa dağ
Der hırçındı adam ince bilekli Azgıın topuklu İnce uzun parmaklı karınsız Karşı koyan omuzlu Yerken güzel yer doymadan kalkar Oturarak ve hayvanlardan bile Gizlenerek işerdi Adam hırçındı – saçları uysal akardı
Rüzgarla kardı Esinti olmadan zaten akmaktaydı Uzun boylu değildi Ama kendinden uzunu yoktu – yalnızdı Geçince önünden
mağaralardan kuş tavşan kurt yavrusu Dağa vururlardı Serçe tohum düşürürdü ağzından Tavşan yeşerince onu Yerdi kökünden Ot üremedi
Ağaç üremedi Dağ ağaçsız ve yalnızca
Gökle alıp veriyorrdu Adam küçük bir kaya düzlüğünde Toprakta mağra içinde mağara kapısında Kaynak başında kuru yamaçta Dururdu Eğilip alnını Yaydıkça yere iki elinin arasına Göğsü çatırdayarak eğilir Parçalanarak doğruldukça Dağ cezbelenir En yüksek zirvesini kayalı alnını Yamaçlar yamaçlara yayılan yüzünü Adam eğilip koydukça yüzünü toprağa Eğilip koyacak yer arardı Dağ cezbelenince
Doğrulup eğildikce Ovaya bir anda Kentler serilir Yollar fabrika çevrekleri bentler Yedi adamdan biri
Bir gün bir dağ göreni Yeni bir soluk çekti içine Deeğişti aynı kalarak İndi kente Dağıyla Esen başı Serin başı geniş kollarıyla
Gözleri yüzünü kaplıyacak gibi büyüyerek Ve şakaklarında Avuçlarının arasında güçlükle tuttuğu Bir şey duruyordu Yedi adamdan bir dağ göreni
Buyruğu dağa diyeni Dağdann buyrukla kente ineni Suları yürüyerek geçeni Çekip mavzerini çıkardı oyluk etinden Durdu yarin kapısında VI
Yedi güzel adam
biri bir gün bir sofra gördü gereğini belledi Sağdan soldan
hoşça davetler gül kuyusu etler mevkiler sözümona kadın entrika tehdit teklif pof pof kazanç savaş tümü ölüm işaretleri O ayrılmaz sofrasından. Yedi güzel adamdan biri
Bir gün bir sofra göreni Diğer kardeşleri gibi tanrı adıyla başlansın cömertliğe misillu bir sözle nalbantyani bıyıklarını çekerek çöker Mavi bir yemekle başlardı
bir kaçış belleğime vur benim az’ı vur debelensin bir at ansanblesini şaha kalkmışlığın psikodinamiğinden vurarak çocuk avuçlarında tablolar yalın kılıç ve ünleme isteği ile soy bir yanımı uzat mahzenlerdeki ses bloklarının içine hoyratken ellerim birer oymak bir göçebelik kız kazımağı daha bayıltıcısı olmadı iliklerimde Ha ben ha varlık göçmeni kalbimin şuuru ağaçları dereye fırlatıtırır yamaca bilinçle ürküp evciliklerden Gün – gün Gün – gün
Yar bu obada evinde bir laleler içinde döşeğine ve uşkusuna binilişine ve ekmeğine rahat ulu önder mübareki tasasız ve yavrusundan emin iken Yedi adam her biri
obalarda bal kutusu kayalarağzında toprağın al suyu al tohumu ya hak insana doğru kıvrımları kokuları yükselir uçuşurken herbiri bir bezirgan oku bir kervan koruyanı Her biri bir yedi güzel adam bahadırı beyi ya kılıççısı olarak dolanırlar iken obalarda kentlerde bahçelerde evağızlarında Bir gün bir sofra gören yiğit
bir kadın dövdü elini bin tövbeyle yıkadı Senin adınla başlarım ekmeğe
Senin izninle varsak yarenliğe Dostluk olup yardan dostluk görerek Göçer sözümüz dörtbaşlı ejdere Bir gün bir sofra gören yiğit
Bir günah sevdi Belini bin tövbeyle yıkadı Senin adınla…
Senin izinle… Dostluk olup… Geçer sözümüz… Gün – gün Gün – gün
Onlar o oada bu obada Kan dolaşımı soluk hızlanışı safalarında yavaşlayıp duran tunç kaplar parmak uçlarında bakır oyukları aşk var ak bir mermer damarı yarıldı toprağın derininde üstünde kızını ve oğlunu avutuyordu Tayları deli dolu genç yalaz Engin otluklarda Bir milyar koyun keçi manda mecik Uzaklaşıp sırlı başlardan başıboş ve görevsiz Çepeçevre sohbete oturmuş gibi Dana irisi köpeklere doğru kuşku duymadan yaklaşarak azgın dişleyicilerin önünden bilmecesiz bir köylü kalabalığı tavrıyla geçerek Sevgili anneciğim
Kemiğim Uyanınca dağın bayrağını açarlar: ova
Güneş yine aynı eğriden görünür ve sofralar binlerce esenlik dolu kızlarla serilir – ne de kuşlar sabırsızlanır – Çocuklar Anne Ve peşlerinde Uykunun ve yatağın çiçekleriyle Süzülüp gelen yaşlılar Sofranın eteklerinde
Çok oldu renk yollarını Çatı kirişlerini Değirmenin taşlarını Onaran kişiler Bileklerinde beylikleri Sular geçirip ağızlarından Seyirttiler Onun sabah sofrasına Sevgili dostum
etim |